Küçük çocuklar, kendi bedenleriyle çok ilgilidirler. Okul öncesi çocuk, çevredeki dünya kadar, kendi hakkında da bilgi sahibi olmaya güçlü bir istek duyar. 2 ya da 3 yaşındaki çocuklar, bakma ve dokunmayla birçok şey öğrenirler ve ancak 5 yaş dolaylarına kadar yalnızca en yalın sözlü açıklamaları anlayabilirler.Bebekler (ben merkezci) yaratıklardır. Kendi duygu ve gereksinimlerine karşı son derece duyarlı oldukları halde, başkalarınınkine değildirler.Yaşamın en başında beri bedenler onlar için en büyük öneme sahiptir.Bebeğini kucağında tutan annenin sıcaklığı ,rahatlığı ve gücü çocuğa güven ve haz duyguları verir. Annenin yüzünün ifadesi, sesinin tonu , teninin dokusu, bebeği tutuşu, tüm bunlar açlık, üşüme ve yalnızlık gibi hoş olmayan, acı verici duyguların anında ortadan kalkmasıyla bağlantılıdır.Yıkanma ve altının değiştirilmesi, bebeğin hoşlandığı şeylerdir; kucakta sallanmanın ya da arabada götürülmenin yarattığı ritmik duyumsamalar (sensation) da bebeğin hoşuna gider. Bebeklerde emme yoğun bir gereksinmedir ve yalnızca biberonlu şişe ya da annenin göğsü bu ihtiyacı uygun bir biçimdi karşılayabilir.

Bebeğe,ana ve babasının ilettiği en önemli etkenler sıcaklık, rahatlık ve yakınlıktır.Doğumdan sonraki birinci yılda bebeğin ilk cinsel duyguları, yıkanma ve altının değiştirilmesi sırasında ortaya çıkar.Bebek bezinin genital bölgedeki baskı ve hareketi, bebeğin hoşlandığı haz verici duyumsamalardır.Bebek el ve kol hareketlerini daha iyi kontrol edebilecek kadar, biraz daha büyüyünce, kazara cinsel organlarına dokunabilir ve haz verici bir duygunun yeniden yaşanmasını istemek çok doğal ve insana özgü olduğundan, bebek yeniden cinsel organlarına dokunmaya çalışır.

Erkek bebekler penislerini çekiştirirler; fakat kız bebekler cinsel organlarının gizli olması nedeniyle dokunmakta daha güçlük çekerler, bu nedenle kız bebeklerde cinsel organlarına dokunma daha az görülür. Bazı ana babalar bu erken cinsel ilgiden rahatsız olur ve bunun anormal olduğundan endişelenirler.

Oysa bebeklerin bu davranışı tümüyle doğal, normal ve sağlıklıdır.Cinsel eğitim bu noktada başlar. Ana babaların akıldan çıkarmamaları gereken nokta şudur: Sizin tarafınızdan çocuğu şaşırtıcı ve korkutucu olabilecek öfkeli bir tepkinin gelmesi, duygusal gelişim açısından zararlıdır ve henüz ortaya çıkmamış mastürbasyon için de engelleyici değildir.

TUVALET EĞİTİMİ VE CİNSEL DUYGULAR

18. aydan 2,5 yaşına kadar uygulanan tuvalet eğitimi, hem çocuğun, hem de annenin ilgisini yeniden cinsel organlara yöneliktir. Bebek, altının ıslak olmaması gerektiğini öğrenirken, mesanesinin dolu olduğunu ve onun yakınındaki organlarda bir tür cinsel duygular uyanmasına neden olan baskıyı fark etmeye başlar. Tuvalet eğitimi sırasında bebek, bezi çıkartılıp oturağa ya da tuvalet yerine oturtulan çocuk, bebek bezi tarafından yalıtılmadığından, baskı ve dokunmayı daha iyi hissedecektir. Şimdi bebek, çişinin idrar yolundan geçişine daha çok dikkat edecek ve bundan haşlanacaktır.

Erkek çocukların akışı kontrol etmek için çiş ederlerken penislerini tutmak hoşlarına gidecektir. Tuvalet kağıdıyla silinmek, özellikle idrar yolu çıkışının çok duyarlı olan klitoris ve vajinanın hemen yanında bulunması nedeniyle, kız çocukları için hoşa giden yeni bir duyumsama olacaktır. Küçük erkek çocuklar tuvalet eğitimi sırasında, soğuk oturağa oturduklarında husyelerini örten derinin (skrotum) büzülmesi ve husyelerinin refleks olarak yukarı çekilmesinin verdiği garip duyumsama nedeniyle, bu organlarını daha çok farkına varacaklardır. Eğer küçük oğlunuz oturağa oturmak istemiyorsa, bu durumu göz önüne alarak kendisine her şeyin yolunda olduğunu, endişe edilecek bir şey bulunmadığını anlatmalısınız. Daha ayrıntılı açıklamaya gerek yoktur, çünkü o yaştaki çocuk daha bedenini içiyle dışını tam ayrıt edememektedir. Tüm iyi niyetinize karşın, onun aklını karıştırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır bu açılama . Aynı şekilde çocukların cinsel konulardaki sorunlarına yaşlarına göre anlama yetenekleri göz önünde bulundurularak yanıt verilmelidir.

CİNSEL EĞİTİMDE AÇIKLIK YADA GİZLİLİK VE SONUÇLARI

Hemen her ana babanın aklına takılan soru şudur: (Çocuklarımızı cinsel hayat konusunda aydınlatmamız gerekli mi? ) Günümüzde bu soruya kesin olumlu cevap verilir. Eğer çocuk, doğum, cinsiyet farkı, ana ve babanın rolü gibi konuları ana babasından öğrenmese, başka kaynaklardan cevaplar aramaya başlayacaktır. O zaman sonuç hiç de istendiği gibi olmayabilir.

Çocuğun meraklarını yetkili bir kişi karşılamazsa, ortaya çıkacak sonuçları bütünüyle bilebileceğimizi söyleyemeyiz. Bugün yalnız orta yaşa yaklaşma kişiler değil, genç ana babaların pek çoğu da cinsel bilgilerin (sır ) olarak saklandığı bir ortamda yetişmiştir. Ana babaları onlara ne doğum olayı ne de anne ve babanın çocukların oluşmasıyla ilgili rolü konusunda bir şey söylemişlerdir.

Çocukların cinsellikle ilgili sordukları sorulara eksik ya da kaçamak cevaplar vermek neredeyse bir gelenektir. Bazen de bu cevaplar iyi niyetli , ama beceriksizcedir. (Nasıl doğduğunu ) soran bir küçük kıza, annesinin, bir çocuğu olduğu zaman sevinç yerine, çektiği ( korkunç sancıları )anlatması gibi.

Leyleğin getirdiği, kapının önünde bulunduğu, lahanadan çıktığı masalları da hala yaygındır. Doktordan ya da (çingenelerden alındığı) masalı da.. Çocuğa (nereden gediği)konusunda bilgi verme yasağı kimi zaman da susarak gösterilir. Bu yasak o kadar ağırdır ki, çocuk soru sormaması gerektiğini bilinçsizce hisseder.Sorusuna yanıt aldığı kimi zaman, ana babanın konuşma biçimleri, esrarlı ses tonları bu konuyu açıklamada serbest olmadıklarını ortaya koyar. Bu tavır çocuklarca (bununla ilgilenmek yasaktır) diye anlaşılır. Bu da çocukların meraklarını iki kat arttırır, araştırmalarını derinleştirir.Ama ne yazık ki ,yapılanlar hep bir hata duygusuyla karışır.

Cinsel bilgi konusunda yardımsız olan çocuk, sonuçta doyumsuz bir merak edinir ve suçluluk duygusuyla yüklenir.En kötü, cinsel olayların pek güzel bir şey olmadığı, bu yüzden ilgilenilmemesi gerektiği sonucuna varır. Sonuçta ilgilenilen konunun yasak, pis ya da günah olduğu inancı yerleşir. Bilinçaltına itilen bu inanç, bir çok yetişkin insanın hayatını etkiler. Çünkü böyle bir yasaklar ortamında, hata ve utanç kavramlarıyla gelişen cinsel istek, gereksinim ve davranışlar, kişiyi ileride kuracağı evlilikte güzel, sağlıklı, mutlu bir fizik sevgi kavramına götürebilir mi ? Örneklersek, bir ergene evliliğin güzel bir şey olduğu; duyguların, sevginin fizik yanını güzelleştirdiği iyi anlatılmazsa her

zaman bu fizik yan üzerinde bir kaygı ya da iğrenme kalabilir. Çocukluklarında fizik sevgiye yanlış hazırlanan kişilerin bunu bütünüyle dışladıkları ve cinsel işlevlerini zevkli bir görev gibi yerine getirdikleri birçok uzmanca saptanmıştır.

Cinsel olaylardan hiç söz etmemek çocuğu bu duyguları daha çok bastırması gerektiği izlenimini verir Cinsellik (tabu) durumuna gelir, giderek düşünme bile yasaklanır. Çocuk böylece susar, soru sormaktan cayar ve görünüşte bu konulara ilgi göstermez. Ancak içinden, bebeklerin nereden geldikleri,erkekler ve kızlar arasındaki farkı, için yalnız (evli ) insanların çocuğu olduğunu sorar durur. Bu durumda en büyük tehlike, bu sorunları daha (bilgili) bir arkadaşın yanıtlamasıdır. Bu cevaplar önce çocuğun ana babasına olan güvenini kaybettirir.

Ayrıca çocukta saplantılara yol açabilir. Çocukta cinsiyet farkıyla ilgili sorular 2. yaşta doğumla ilgili olanlarsa 3-4 yaşta başlar. Çocuk, kendince bazı varsayımlar da üretir; annenin şu ya da bu meyveyi yiyip hamile kalması vb. gibi. Çocuk kendi kendine sorduğu soruları yalnız hayal dünyasında aramaz. Kardeşiyle ya da oyun arkadaşlarıyla ilişkisinde, tahmin ettikleriyle bildiklerini doğrulama fırsatı arar.

Genelde çocuğun bu tür bilgi edinmesi yanlıştır.Arkadaşların yanında bazen daha büyükler ve bakıcılar da bulunu. Bunların verdikleri bilgi de doğru ( en azında doğal) değildir. Bazen cinsel ilgiler 7-8 yaş ve erinlik arasında diner. Ve cinsel olgunlaşmayla bedensel değişikliklerin belirmesi ve genital bezlerin üretime başlamasıyla yeniden canlanır…Çocukluğunda ana babasının bilgi vermediği ergenin bu zorlu dönemde pek az şansı vardır.

Çocukken soruları yanıtlanmadığı ya da yanlış cevaplandığı, ihtiyaçları olduğunda yardım edilmediği için zorda kaldıklarında da ana babalarına başvurmazlar . Artık ana babaya karşı bir güvensizliğin yerleşmesi söz konusudur. Ve ergen zorlu sorunlarında rehbersiz kalmıştır. Annesinden yanlış bilgi alan bir genç kız, bir uzman sorununun şöyle dile getirmiştir: Benimle böyle konuşanlara bir daha hiçbir şey sormam.

Çocukluğunda bilgi verilmeyen genç, ne yeni bir merakla ortaya çıkan sorunun aydınlatmak için, ne de öğüt istemek için ana babasına başvurur. Yalız başına okuduklarıyla yetinir. Oysa basit birkaç açıklamayla her şey daha kolay olabilir. Çocuğun cinsel konulardaki merakı, öteki meraklar gibi yerinde ve sağlıklıdır. Bu dünyayı tanıma ihtiyacından doğmaktadır. Aslında sağlıksız merak yoktur.

Ancak merakın sağlıksız doyumu vardır. Bu, ana babanın pek de doğal ve açık yürekli olmayan davranışıyla benimsettiği gereksiz gizleyişlerin doğurduğu doyumdur. Kınanan merak, saplantı durumuna gelir. Kimi ana babalar,(bu benim çocuğumu ilgilendirmiyor) (çocuğum bunlarla hiç ilgilenmemiştir), (eminim ki, bunları hiç düşünmüyor) derler. Bu durumda da çoğunlukla yanılırlar.

Çocukların ilgilenmeyişleri yalnızca görünüştedir. Gerçekten meraklarını ya içe atar, ya da bilinçli olarak saklar ve bastırırlar. Oysa çocukların kimi şeyleri anlaması için çeşitli olanaklar da vardır.Yeni bir kardeşin doğumu, çocukların nereden geldiklerini açıklamayı sağlar. Hayvanlar da çocukları ilgilendiren canlı bir örnektir. Kız ve erkek kardeşlerin bir arada yıkanması, küçük bebeğin günlük temizliği cinsiyet ayrımını anlatmakta yardımcı olabilir. En kolay ve basit yöntem, çocukların sorularına cevap verme gereğine inanmaktır.